Tatilde içmek için alınan kahvelerden kalanı 3-5 paket kahveyi sorgusuz ben atmıştım çantama. Çünkü kahve, sek kahve kırmızı çizgimdi.. Ender de olsa sütlü içerdim fakat hiç sevmezdim içinde şurup ve şeker barındıranları. Kahvenin aslında ne olduğunu bilmediklerine inanırım sadece şuruplu kahve içen insanların. Kahvede şekeri biraz tolere edebilirim lakin çayın şekerli içilmesine karşıyım, sıcak su içmekten farksız kanımca..
Kahveleri aldım elime 3'ü bir arada yı Ezgi'nin çantasına attım sonra sek olanını da bölüştürdüm ikimize. Şimdi çantamdan çıkardım da kahveleri kıyamadım yapmaya (her şeyi duygusallaştıran yanımın varlığından haberdarım ama bu beni o kadar da rahatsız etmiyor) Kahve kokusu sarsın da istedim evi bir yandan, gittim ve filtre kahve yaptım. koku hafiften sardı ortalığı. Bu sevdiğim bir şey, üstelik gece yarısına doğru ilerliyor ise zaman ve yazmak geçiyorsa içimden..
21 Eylül de fotoğrafı çekildikten hemen sonra oluşmuştu bu başlık aklımda. Dün 2 günlük tatilin 2. gecesi idi. Gece dışarı çıkarız diye düşünmüştük sonra değiştirdik fikrimizi dedik çıkıp dolaşalım, güneşi batıralım, eve dönüp film izleyelim, tekila içelim.. :) Planlananın dışına çıkmanın da zevkli olduğunu gördüm. Çıktık, dolaştık, fotoğraf çektim, kahve içtik, sevimli kişilerle tanıştık, liseden bahsettim üni. arkadaşlarıma, eve geldik yemek yedik, "In Time" ı izledik, üzerine konuştuk nasıl olurdu acaba diye düşündük, film bitince dedik oyun oynayalım, "doğruluk mu? cesaret mi?" 23:30 du oyuna başladığımızda 04:00 du uyuduğumuzda, soruları biz hazırlamadık uygulama üzerinden oynadık bu yüzden olay biraz özelleşti, tek seçenek vardı bizim oyunumuzda, doğruluk seçildi istisnasız hepsinde ya soruya cevap verilecekti ya da önündeki tekilla bardağını dikecektin kafaya:D, başlangıç çok hızlı ilerledi, zorlanacağımız tüm sorlardan tekillaya sığındık sonra baktık ki vücut ısımız iyice yükseliyo durduk ve elimizden geldiğince cevap vermeye başladık, tekila şişesinin ortasına çok hızlı gelindi ama şişe saat 02:00-02:30 gibi bitti :) , hele son bardaklar o kadar çok dayandı ki.. , normalde olsa çok takılmaz içerdim ama oyundu ya içmek kaybetmek demekti(normalde bir kazanç oysa:) ) ortalık biraz özelleşti, biraz çirkinleşti,biraz neşelendi,biraz hüzünleşti.. Her şey oldu biraz :) İlk oyunumdu ama acayip keyifliydi bir sonraki oyun için fazlaca tekila lazım kanısına vardım :)
Bugün eve dönünce üstelik yarın iş olduğu gibi de bir gerçek olunca büyüdüğümü hissettim. Lakin güzel bir noktasındayım hayatın, yaşımın. Artık yapmalıyım isteklerimi ve yapıyorum da. Minik adımlarla başlıyorum ilerlemeye. Belki emekliyorum bile diyebiliriz ama her ilerleme, ilerlemedir işte..
Trene bindiğimde yanıma aldığım kitabı okumaya koyuldum. Kitabın ismi "Kara Kışın Gün Işığı" bu kitabı bir ders çıkışı Alsancak ta çok sevdiğim bir kitabevinde oturup kahve içerken görmüştüm. Kapağı dikkatimi çekmişti almış bulunmuştum öyle bir anda. Bugün kitabı elime alınca daha manidar bir anısı oldu bende. Benim kara kışıma artık biraz biraz gün ışığı vuruyordu. Şükürler olsun ki aydınlanıyordum artık yavaş yavaş. Dedim ya yavaş yavaş oluyor her şey. Bugünden yarına varılmıyor o düşlediğimiz yerlere fakat düşlemeyi bırakmıyor, elbet varıyoruz o yerlere. Benim de yeni düşler kurma vaktim artık. :) Yavaş yavaş yapmalı. İlerlemeli yol almalı. Daha önce kurulmuş yapılmamış hayaller var ise bakılmalı duruma. Yola nerden devam edip ulaşabiliriz o düşlere diye..
"Sözleriniz diyorum; ya paha biçilmez bir ihtimalin kavşağına veyahut karanlık bir keder çukuruna kavuşturacaktı beni o vakitten sonra. Farkında mıydınız?"
diyor kitapta. Katılıyorum ben de içtenlikle. Sözleriniz, sözlerim ya dip kuyulara indiriyor ya da umutlandırıp göklere uçuruyor. Bu yüzden ki dikkat etmeliyim,etmeliyiz..
Ama istiyorum ki çıkalım artık şu karanlıklardan. Gün ışığı artık bizim yüreklerimize de vursun. Paylaşalım umudu,mutluluğu,sevinci.. Ne var ise iyiliğe dair güzel bölüşelim, çikolatalı bisküvi bölüşür gibi(Çikolatalı bisküvi severim) , kahve içecekken sorarız ya hani yanımızdakine içer misin diye severiz ya sevdiğimiz şeyleri sevdiğimiz insanlarla yapmayı.. Sevdiğimiz insanlara da yayalım ışığımızı..
Özgürleşelim ama özgürleştirelim de...
Doğruluk mu? Cesaret mi?
. . .
Bence "ÖZGÜRLÜK"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder