Müstakil bir evde büyüdüm ben. Kendimi şanslı bulduğum ender şeylerden biridir bu. Bahçemizde ben küçükken 7 tane erik ağacı vardı. Küçücük bahçede 7 erik ağacı nasıl var olabilmişti şimdi düşününce şaşıyorum. Sonbaharın tüm renklerini görebilmek mümkündü, kışları dökülürdü yapraklar, baharları yeniden yeltenirlerdi yeşillenmeye sanki bir kış gelip tüm yaprakları dökmeyecekmiş gibi.. Döngü devam ederdi. Yaz gelirdi, o güzelim meyvelerin varolduğu ay. Bahçemizde erik ağacı vardı hem de 7 tane sonra şeftali, yenidünya, ayva, kayısı, nar, limon, zeytin.. yaz aylarındaysak babaannemin bahçeye ektiği salatalık, domates, dolmalık biber, yeşil biber, patlıcan, kabak, karpuz, yeşillik.. birsürü şey olurdu bahçemizde..
Babaannemin akşamüstü bahçeyi sulamasını çok severdim. Her gün yapardı bunu. Kıyamazdı bahçedeki bitkilere. Oysa kıydığı birçok şeyi gördüğümden şaşardım bu şefkate. Ama severdim, umut vadederdi bana. "Bahçeyi sulayayım" dediği anda neşelenirdim. Gelmiş olurdu o saat, Bahçeyi sular sonra da bahçede otururdu. Bazen onu izler, yardım eder bazen de fırsattan istifade televizyonda izlemek istediğim kanalı açardım, ya da parka çıkardım.. ama her şey o cümle ile başlardı "bahçeyi sulayayım"..
Sonra babaannem için geldi sonbahar. Ne varsa yüreklerimizde bahara dair bir bir soldu yapraklarımız. Yaprakları kuruyan bir ağacı bahara inandırabilir misin? Tekrardan yeşereceğine, tekrardan meyve vereceğine? İnandıramazsın, biz inanmadık. Solduk çünkü. Yeniden yeşerecek de olsak yeniden aynı yapraklarla yeşeremeyecektik çünkü. Tüm yapraklarımız bir bir gitmişti. Babaannem de gitti.
Tam da baharın son ayında üstelik..
Yaz kapıdayken.
Çiçekleri, bitkileri, biz, ben..
Naparız, düşünülmeden hiç..
Kim sulayacaktı çiçekleri?
Çiçekleri kim sulayacaktı? ..
Biz?
Ben?
Bunu konuşmak istemiyorum bile..
Bana çok kızdılar. Çok çok. Söylemediler öyle yüzüme yüzüme ama bildim ben. Babannem gittikten sonra gizli bir şekilde bana verilecek sanıldı her görev gibi bahçeyi sulama görevi de. Babaannem varken sulardım. Çok da zevk alırdım.
Öğretmişti bana, suyu direk köklerine köklerine tutmamam gerekiyordu bitkilerin, çok açmadan azar azar vermem gerekiyordu suyu, öyle yapmalıydım ki kana kana içsinlerdi suyu, ne kadar verirsem o kadar iyiydi, hava çok sıcaktı çünkü, yazıktı onlara da.. peki bana?..
Ben bahçedeki o çeşmeyi elimi yıkamak dışında hiç açmadım. Çiçekleri hiç sulamadım. Yalan yok üzüle üzüle yaptım bunu, kahrola kahrola.. Ama yapamadım. Sulayamadım o bahçeyi.
Bahçe sulama saati gelmedi bana hiç. Herkes buna kızdı. Bahçedeki bir çok şey birer birer soldu, kurudu,öldü.
Babaannemin çok sevdiği naneleri ben onlara bakmadım diye öldüler. Ben bakamadım. Yeşertmek, çiçekler açtırmak babaannemin işiydi. Bahçeye bakıp bakıp üzüldüler. Babannemsiz bahçe kurumuş gitmişti. Bana da kızdılar onları sulamadığım için çiçekler, onları yeşertme büyütme işini üstlenmedim diye..
Herkes çiçekler soldu diye üzüldü..
Oysa çiçeklerden önce solmuştum ben,
Bunu hiç bilmediler..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder