2 Mayıs 2025 Cuma

Her Ay'a Bir Kitap 1 : Fahrenheit 451

"Düşlerin olmadan her yer uzaktır." demiş hiç tanımadığım biri,
çok iyi tanıdığım ve çok sevdiğim biri de
"Okudukça düşlerine hayallerine ulaşırsın. Okyanuslar gezer, insanlar tanırsın." demişti,
yıllar yıllar önce...

Bir hayal kurmuştum tarihini net olarak hatırlayamadığım bir zamanda. Okumak istediğim kitaplardan kendime alırken veya daha önce okuduğum kitaplardan bir tane fazla alıp içine bir not ekleyerek bir yerlerde bırakacaktım. Hiç tanımadığım insanlara bu şekilde kitap hediye etmiş olacaktım. Bu fikir beni çok heyecanlandırsa da bir bütçe gerektirdiği için ve benim o zamanda buna ayıracak bütçem olmadığı için ertelemiştim. Bir süre önce de artık yapabilirim diye düşünüp karar verdim. Fakat şu sıra hayatımda düzenli olarak yapabildiğim çok az şey var ve bir kitap serüvenini kaldırabilir miyim bilemiyorum. Bir süredir bir şeyler sürekli öteleniyor, diğer günlere..

Selçuk'a gitmek uzun zamandır vardı aklımda. Bir türlü denk gelip planlayamadık. Sonra bir anda arkadaşıma  gitsek mi dedim, gidelim dedi ve koyuldum planlamalar yapmaya. Sonra bir anda uzun zamandır ötelediğim kitap serüvenini yapmak geldi içimden. Dedim Selçuk veya Şirince güzel bir başlangıç olur :) 

"Her Ay'a Bir Kitap 1 : Fahrenheit 451" ilk kitabın bu olması benim için fazlaca anlam taşıyor. Üniversite zamanlarından bir şeyler kalır ya insanın hayatında benim de hayatımda yeri hep olacak bir kitap oldu bu kitap. Kitabın konusu, vermek istediği mesajlar, içeriği.. benim yapmak istediğim iş için çok uygun olduğundan ilk kitap olarak bunu seçmek çok zorlu bir süreç olmadı. 

Bu yazıda size öncelikle hayalimden bahsetmek istedim. Her ay yeni bir kitabı hediye ederken hediye ettiğim kitap ile ilgili düşüncelerimi buraya yazmayı planlıyorum. Bu yüzden yazılarım devamı olacak :) Çünkü "Her Aya Bir Kitap" :)) 

Hadi biraz da kitaptan bahsedeyim size; 

Fahrenheit 451 ; 
451°F kağıdın kendiliğinden tutuşma noktasını ifade ediyor. Kitabın ismi de buradan geliyor. Kitaplar yakılıyor lakin bu defa kendiliğinden değil ateşe verilerek tutuşturuluyor..
İtfaiyeciler günümüzde yangın söndürme işini yaparlarken kitapta itfaiyeciler yangını söndüren değil yangını çıkartan olarak kurgulanmışlar. İlk dikkatimi çeken konu bu olmuştu. Şaşırmıştım nasıl yani demiştim? Öyle bir devlet düzeni kurulmuş ki kimsenin kitap okuması istenmiyor. Kitapların mutsuzluğu arttırdığı düşüncesi yaygınlaştırılmış ve insanlar mutsuz olmak istemedikleri için kitap okumuyorlar. Devletçe de sadece eğitim kitapları okumak serbest bırakılmış ve diğer kitap türlerini evinde bulundurmak, okumak, okutmak.. yasaklanmış. Evlerinde bu tür kitap bulunduran insanların evine baskın yapılarak kitaplar itfaiye çalışanları tarafından yakılıyor ve insanlar hakkında soruşturma başlatılıyor. 

İnsanlar dijital yaşama o kadar bağlılar ki telefonlar, televizyonlar, bilgisayar oyunları.. olmadan bir yaşam asla düşünemiyorlar. Öyle ki iletişim çok zayıf bir halde. Televizyon dizilerindeki oyuncular insanların aileleri gibi hatta belki biraz daha fazla yakınlar onlara ailelerinden. Günlük konuşmaların dışında sohbet, muhabbet eden kimse yok. İnsanlar insanların içinde insanlarsız yaşamaya çok alışmış. Kitaplar, düzen kimsenin umurunda değil. Tek düşündükleri kitap okumak mutsuzluktur ve mutsuz olmak istemedikleri..
Şiir kitapları hüzünlendirir, Romanlar insanları hayal kurmaya iter oysa tek tip insan yaratmak isteniyor. Farklılaşmanın olması devlet büyüklerinin insanları kontrol altında tutmasını zorlaştırır ve bu istenmiyor. Devletin bir kolu olan itfaiyeciler toplumun huzuru ve mutluluğu için çalışıyorlar, kitabın ana karakteri olan Bay Montag bu çalışanlardan sadece biri. 

Clarisse düzene ayak uydurmayan, dijitalle bağı bulunmayan anı yaşamayı seven biridir. Yani farklı, ve farklılığı Bay Montag'ın gözünden de kaçmıyor. Bakmak ve görmek aynı şey değildir. Clarisse'nın farklılığı Bay Montag'ın görmeye başlamasındaki en büyük etkendir. Bay Montag artık sadece bakmakla kalmayıp mutluluk oyunundan sıyrılmaya da başlamıştır. Ardı ardına birbirini takip eden gelişmeler böylelikle doğmaya başlar.

Kitapta beni çok etkileyen şeylerden bir diğer şey tüm zorluklara rağmen kitaplar okuyan bir grubun her üyesinin kitapları ezbere biliyor oluşuydu. Eğer itfaiye çalışanları kitaplarını yakmaya gelirse her bir insan bir kitabın yerine geçip kitapların varlığını yaşamları boyunca sürdürecek sonrasında ise yeni insanlara aktaracaklardı. Bir kitap ezberi ile başlayıp ezberleyebildikleri kadar çok kitap ezberleyerek bir çok kitabın varlığını devam ettirebilmek için tüm benlikleriyle çalışıyorlardı.

Ben kitabı keyifle okudum, çok sevdim ve kitaplığımda yerini aldı. 
Hiç tanımadan hediye etmiş olduğum kişinin de benim sayemde kitaplığında var olacak bu kitap.
Nasıl güzel.. :))
Yürekten inanıyor ve söylüyorum ki;
Sevdiğimiz kıymet verdiğimiz her şey,
Elden ele..

29 Nisan 2025 Salı

Fernweh 🕊🕊🕊 / 🚲

"Bir de kuşlar var hakim bey; Her şeyin başı onlar. Onlar koyuyorlar özgürlüğü insanın aklına.." diyor yazar ve ekliyor;

"Eklemeyi unuttum hakim bey! Bir de baharlar var, Ne zaman her şeyi bırakıp öldüysek, O yine dirilmeyi, renklenmeyi öğretti. Baksanıza her yer çiçek.."

Küçüktüm, çok küçüktüm.. O kadar çok hayaller kurardım ki.. 
Kimine göre ipe sapa gelmeyen şeylerdi hani derler ya boyundan büyük tam olarak öyleydi işte hayallerim. Boyumdan büyüktü. Küçük yaşımda boyumdan çok çok büyük hayaller kurardım ben. 
İçimde hep özgür bir ruh vardı zincire vurulmayan, vurulamayan. Ne kadar olmaz denirse bir iş için o kadar heveslendim. Neden olmasındı? Olmazları çok fazla büyütüyorduk hayatımızda, oluru varsa da olmaz diyorduk.. İyi de neden?

Hayatımda hayalini kurduğum ama dışarıdan "olmaz" denilen birçok şeyin olurunu buldum ve oldurdum. İmkansız gibi hissettiğim "hayalini kuruyorum" ama gerçek olmaz bunlar dediğim şeyler.. Olurunun bana çok uzak olduğunu düşündüğüm şeyler. Birçoğu bir bir gerçek oldular. Birçoğu da gerçek olmak için bekliyorlar. Hayallerime zaman veren biri değildim. 1 sene içinde bunlar olacak 5 yıl içinde şunlar.. gibi listelerim pek olmadı. Gerçek olmasını istediklerim vardı, ne zaman gerçek olacaklar bilmesem de gerçekleştireceğimi bildiğim. 

Umudum hep vardı. "Göğe bakmak" tan , düşlemekten , iyimser olmaktan hiç vazgeçmedim. Bu belki de en sevdiğim özelliğim. B*kun içinde debeleniyor da olsam bir anın geleceğini ve benim oradan çıkacağımı hep biliyordum. Hep inanıyordum kendime. Bir sevdiğim şöyle demişti "Belki de korktuğun şeyler yaşadıklarının yanında hiçbir şeydir." düşündüm.. En sevdiğim özelliğim olma yolunda kapışacak bir diğer özelliğim de "düşünmek" olabilir, ikisi kıyasıya yarışırlar.
İnsanlarla göz teması kurmayı sevmem dikkatimi çeken herhangi bir cümle kurarlarken gözleri ile temas halinde isem o bakışları zihnimde kalır; korkuyorum, üzgünüm, ne yapacağım bilmiyorum... Sevdiğim insanların mutluluklarının değil hüzünlerinin zihnimde kalıyor olması bana kötü hissetiriyor ve bu yüzden de insanların gözlerine bakmayı çok fazla sevmiyorum. Ama artık zihnimden temizleyebiliyorum gibi bakışları ama konumuz bunlar değil. İnsanların kurdukları cümleleri düşünüyor kendimce muhakeme ediyorum. Bu da sevdiğim özelliğim. "Göğe bakmak" ve "Kendi içimde muhakeme yapmak" kıyasıya kapışırlar.. Konu en sevdiğim özelliklerime nasıl geldi bilmiyorum. :D ve asıl meseleye dönüyorum. 

Dövme yaptırmak :)
Bu da benim çocukluk hayallerimden biriydi. Ne yaptırırım, nasıl yaptırırım, ne zaman yaptırırım, çok mu acır, ailem buna razı olur mu.. bilmiyordum. Sadece yaptırmak istediğimi biliyordum. Bir şey üzerine çok düşünmenin içimde bir şeyleri karmaşıklaştırdığını da çok iyi biliyorum. Bu yüzden hemen yapamayacağım şeyler üzerine pek düşünmemeye çalışıyorum. Zorlu oluyor ama mecburen yapmam gerekiyor..

"Ne zaman bilmiyorum ama dövme yaptırmak istiyorum."
"Saçmalama günah!"
..
"Bir gün ben de dövme yaptıracağım."
"Günah!"
..
"Ben dövme yaptıracağım!" 
"Kendi kararın."

Bazen diğer insanların değil, kendi hayatınız için olan cümlelerin sonuna "sizin" ünlem koymanız gerekir. Diğer türlü insanlar sizi yönlendirmeyi kendilerinde hak sanıyorlar. Konu tartışmaya açık değildi yaptıracaktım. Bu benim hayatımdı ve başkaları için yaşamayacaktım. İsteklerimden hayallerimden başkaları için vazgeçmeyecektim. Öyle de yaptım. 2-3 dövmeciye gittim ne istediğimi biliyordum ama yaptırmak için insanın da içime sinmesi gerektiğini düşünüyordum. Sonuçta sürekli vücudumda taşıyacaktım ve yapacak kişinin bana güven veriyor olması gerekliydi. Ama güven aradığım 3 dövmecide de bulamadım bu güveni. Sonra çok düşündüğüm kanısına vardım. Bir sonraki gideceğim yerde çok düşünmeden yaptıracağım diye niyetlendim. Tanımasam da aileden birinin dükkanına gidiyor olmamın da verdiği rahatlıkla yaptırdım dövmemi :) 

Fernweh 🕊🕊🕊
Almanca bir kelimeydi Fernweh. Tam olarak bir kelimede Türkçe'ye çevrilemiyordu. Google çeviride "yolculuk tutkusu" diye geçiyordu ama anlamı daha derindi "Daha önce bulunulmayan uzak yerleri özleme hissi. Gitmek ve keşfetmek arzusu." diyordu bir kaynakta. Diğerinde ise "Uzaklara özlem duymak, hiç bilinmeyen, gidilmemiş, görülmemiş yerlere duyulan hasret." diyordu.

Özetle yüreğimde asla kendimi bir yere ait hissetmeme duygumu açıklıyordu sanki. Hep uzakları özlüyordu yüreğim. Hiç gitmediğim, insanlarını bilmediğim, yüreklerini tanımadığım, sokaklarını yürümediğim, bisikletimle dolaşmadığım, oturup bir kafe de kahve içmediğim, sahaflarını gezmediğim, kıyılarındaki hayatı imrenmediğim, insanlarını tanımaya çalışmadığım.. Hep başka diyarlar geçiyordu içimden. Gitme düşüncesi sarsa da tüm benliğimi, ben kalıyordum. Bu benim seçimim olmadığından daha bir dayanılmaz oluyor mutsuzluğu, hüznü..
Fernweh bana beni hatırlatacak bir kelimeydi. İçinde özlem barındırıyordu ve nitekim umut. Umut da bana; gökyüzünü, gökyüzündeki kuşları anımsatıyordu. İşte kuşların da hikayesi buydu. Nasıl ki doğduklarında alçalmadan yükselmeyi öğrenemeyeceklerini bildiklerinden düşmeyi göze alıyorlar, nasıl ki göç etme mevsiminde tüm zorluklara rağmen uçmaktan vazgeçmiyorlar.. 
Ben de inanmaktan vazgeçmiyorum. Ve göğe bakıyorum. Güzel olacak günlerin hatırına.

Bisiklet dövmesini de beni bilen anlar,
Severim,
çok.. 🚲 

Şair konu ile ilgili şöyle diyor;

"Hayaller,
 Hayallerimiz.
 Ya gerçek olacaklar 
 Ya da biz bu inançla öleceğiz.
 Olsun, ikisi de güzel.."

İkisi de güzel.. 











Her Ay'a Bir Kitap 1 : Fahrenheit 451

"Düşlerin olmadan her yer uzaktır." demiş hiç tanımadığım biri, çok iyi tanıdığım ve çok sevdiğim biri de "Okudukça düşlerine...